Yazının birinci bölümü için: Bira Dünya’yı nasıl kurtardı? – I. Bölüm: Antik Çağ
Ortaçağ’da Avrupa’da temiz içme suyu bulmak son derece zordur ve kaynatılarak sterilize edilen bira, temiz içme suyuna bir alternatif oluşturdu. Temiz olduğu için içmesi güvenli olan, hoş bir tadı olan ve içildiğinde insanı mutlu eden bu içecek Avrupa’da da hızlı bir şekilde yaygınlaşmıştır. Biranın Avrupa’daki bu popülerliği en çok da Katolik kilisesinin işine yaramıştır çünkü o dönemde Avrupa’da bira üretimi kilisesinin tekelindedir. Günlerinin büyük bölümü bira üreterek geçiren rahipler de kullanılan malzemeleri ve üretim yöntemini yüzyıllar boyunca bir sır olarak saklamıştır.
Birada Alman etkisi
Dünyanın en eski bira fabrikası olarak tescillenen Almanya’daki Weihenstephan bira fabrikası 1040 yılından bu yana aralıksız bir şekilde üretim yapmaktadır. Bira üretim tarihinin en önemli gelişmelerinden birisi olan şerbetçiotu kullanımı da burada ortaya çıkmıştır. Günümüzde bile bira üretiminin olmazsa olmazlarından olan şerbetçiotu bira tarihini geri dönülmez bir şekilde değiştirmiştir. Bunun en önemli üç nedeni şu şekilde sıralanabilir: şerbetçiotu doğal bir koruyucu olarak birayı korur, bakterilerin birayı bozmasını önler ve arpa maltının tatlılığını hafif bir acılıkla dengeler. Dünyanın bilinen ilk gıda güvenliği kanunu olan ve “Bira Saflık Kanunu” olarak bilinen “Reinheitsgebot” ile bira olarak adlandırılan içeceklere koyulabilecek malzemelerin sınırları çizilmiştir. Yani bu kanunla birlikte bira ismiyle satılan içeceklere su, arpa maltı, şerbetçiotu ve maya dışında hiçbir malzeme eklenemez.
ABD’nin kurulmasında biranın rolü
1620 yılında Amerika kıtasına gelen ilk yerleşimcileri taşıyan Mayflower gemisi için de bira son derece önemlidir. Alkol ve şerbetçi ile korunduğu için yol boyunca bu ilk göçmenlere bira eşlik etmiştir. Mayflower gemisi Virginia’ya gidiyordu ama biraları bitince mecburen Plymouth, Massachusetts’de durdular. Oraya vardıklarında yerlilerin su içmesine anlam veremediler çünkü İngiltere’de su içilmeyecek kadar kirliydi. Hemen bira yapmaya koyulmak istediler ama arpaları ve şerbetçiotları yoktu. Onlar da bu bölgede bolca yetişen palamuttan bira yaptılar ve Plymouth bu sayede ayakta kaldı.
Google, Facebook, Twitter ve dolayısıyla internetten önce tavernalar vardı ve buralarda toplanan insanlar bir iletişim ağı ve bilgi aktarım merkezi kurarak Amerika’yı birbirine bağladı. Amerikalıların, İngilizlere karşı ayaklanması Boston’daki Green Dragon isimli tavernada başlamıştır. Burada toplanan insanlar bira içip İngilizlerden nasıl kurtulacaklarını planladılar. Savaş döneminde bu tavernalar devrimci faaliyetlerin merkezi olmuştur.
Amerikan-İngiliz savaşı kazanıldıktan ve bugün bildiğimiz anlamda ABD ortaya çıktıktan sonra biranın aşması gereken yeni bir engel ortaya çıktı. Biraya olan ihtiyaç, bilimin hastalıklara farklı açıdan bakmasına yol açtı. Bu bağlamda biranın modern tıbbın temelini attığını söylemek hafife kaçmayacaktır.
Modern keşifler ve bira
Pastörizasyonun keşfi dendiğinde herkesin aklına süt gelir. Ancak Louis Pasteur bu keşfi yaptığında sütü değil birayı inceliyordu. Pasteur biranın neden bozulduğunu anlamaya çalışıyordu ve biranın içindeki bakterileri keşfederek, bunların birayı bozduğunu fark etti. Pasteur ardından kendisine şu kilit soruyu sordu; bakteriler birayı hasta ediyorsa, insanlara ne yapıyor? Bu vesileyle de mikrop teorisi ortaya çıkmıştır.
Önceden insanlar hastalıklara neyin neden olduğunu bilmiyordu. Kötü hava veya şeytani ruhların hastalık yaptığına inanılıyordu. Bakterilerin ne olduğu bilinmediği için doktorlar tıbbi bir müdahaleden önce ellerini yıkamaya gerek duymuyordu. Otopsiden çıkan bir doktorun ellerini yıkamadan başka bir hastayı tedaviye koyulması alışılmamış bir durum değildi. Bakterilerin varlığının ortaya koyulmasıyla, doktorlar ellerini yıkmaya başlamış ve bu sayede milyonlarca insanın hayatı kurtulmuştur.
Mükemmel bir içeceğe ulaşma yolunda modern çağın en önemli buluşlarından birisi de ortaya çıktı. Herkes seri üretim yapan ilk fabrikanın, Henry Ford’a ait araba fabrikası olduğunu düşünür ama seri üretim yapan ilk fabrika Henry Ford’dan 10 yıl önce bira endüstrisi için cam şişe üretiyordu. Michael Owens 1904 yılında bira şişesi üretimini seri hale getirdi. O dönemde yoğunlukla çocuk işçiler şişe yapımı işlerinde çalıştığı için Owens’in makinesi 6-10 yıl içinde çocuk işçiliğini silip attı.
Uzayda da bira içecek miyiz?
Günümüzün en popüler yetişkin içeceği olan biranın, insanlık tarihi boyunca bizimle beraber olduğu göz önüne alındığında, gelecekte uzayda kurulacak kolonilerde de biranın bizimle olması son derece doğal değil mi? Dünyadakinden farklı olarak uzayda içeceğimiz bira, yerçekimsiz ortam nedeniyle gazsız olmalıdır ve Avustralyalı bira üreticisi Jaron Mitchell uzayda içilebilecek bir bira üzerinde çalışmaktadır. Umarım yakın gelecekte Ay’dan dünyayı seyrederken, binlerce yıldır bize eşlik eden bu içeceği yudumlayabiliriz.
Bira, 10.000 yıl boyunca medeniyet tarihinin dinamosu olmuş ve insanlığı inanılmaz buluşlara yönlendirmiştir. Kabul edelim, bira sadece dünyayı değiştirmedi, bira dünyayı kurtardı. Afiyet olsun.
0 Yorum