Akıllı teknoloji (smart tech), veri toplama, ağ bağlantısı ve gelişmiş kontrol özellikleri ile donatılmış cihazlar anlamına geliyor. Bu cihazlar, insan hayatında hızla vazgeçilmez hale gelmekte. Öyle ki, yakın gelecekte bir elektrikli diş fırçası bile bu özelliklere sahip olmadan satılmayacak. Akıllı teknolojinin sunduğu kolaylıklar karşılığında kullanıcıların davranışları, hareketleri ve tercihleri sürekli olarak izlenmekte ve kaydedilmekte.

Teknoloji, bazılarına fayda sağlarken başkalarını dezavantajlı duruma sokabilir. Çünkü teknoloji, doğal olarak politik bir güce sahip. Bu gücü elinde bulunduranlar, diğerlerinin nasıl yaşayacağına ve çalışacağına karar veren bir oligarşi oluşturur. İnsanlar bu karar süreçlerine katılmadığında, farkında olmadan otoriter bir sistemin parçası haline gelir.

Dijital kapitalizm, insanları “veri akışlarına” indirgeme eğiliminde. Bu sistemde veriler, sermaye gibi değerli bir kaynak haline geliyor. Bu gücü en fazla elinde bulunduranlar, toplumu şekillendirme kapasitesine de sahip. Örneğin, Amazon’un perakendeyi dönüştürmesi ve müşterilerini detaylı bir şekilde izleyerek fiziksel mağazalarını bile dijital platformlara çevirmesi buna bir örnek.

En baştan belirteyim ki bu konuda asla uzman değilim, ama akıllı teknolojilerin hayatımıza sunduğu kolaylıklar ve tehditler hakkında, Plüton’un da Kova burcuna girmesiyle okuma fırsatı yaratıyorum. Burada yazanlar ise okuduklarımdan aklımda kalanlar, bir derleme diyebiliriz.

Dijital Kapitalizmin İnsan Üzerindeki Etkileri

Veriler, yalnızca toplama değil, bireylerin profillenmesi, sistemlerin optimize edilmesi ve hatta gelecekteki olasılıkların modellenmesi için kullanılmakta. Bunun sonucunda bireylerin yalnızca belli özelliklerine odaklanılarak, onları bir bütün olarak temsil etmek yerine, birer “parça” gibi ele alan bir sistem doğmakta. Fransız filozof Gilles Deleuze’ün deyimiyle, insanlar artık “bölünmüş bireyler” (dividuals) olarak görülmekte.

Sigorta sektörü buna iyi bir örnek teşkil eder. İnsanların sağlık ve sürüş alışkanlıkları gibi veriler takip edilmekte, bu veriler sigorta primlerini belirlemek için kullanılmakta. Bu durum, bireylerin davranışlarını değiştirmek için baskı yaratan bir kontrol mekanizması oluşturur. Sigorta şirketleri artık “güven ama doğrula” ilkesini terk edip, yerine “uy ya da sonuçlarına katlan” anlayışını getirmiştir.

Akıllı Şehirler ve Toplumsal Kontrol

Akıllı şehirler, teknolojik bir ütopya olarak sunulsa da gerçeklik çok daha karmaşık ve tehditkâr bir yapıya sahip. Bu şehirlerde, vatandaşların her hareketi izlenmekte ve günlük yaşam, sürekli bir gözetim altında kriminalize edilmekte. Örneğin, bazı şehirlerde suç oranlarını tahmin etmek ve müdahale etmek için veriler toplanmakta ve analiz edilmekte. Ancak bu sistemler, insan haklarını ihlal etme, yanlış yargılama ve önyargıları pekiştirme riski de taşır.

Toplumun Faydasına Yönelik Veri Kullanımı

Verilerin şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde yönetilmesi, dijital kapitalizmin bireyler üzerindeki manipülatif etkilerini dengeleyebilir ve toplumun geniş kesimlerinin faydasına çözümler sunabilir. Bu kapsamda, iki temel değişiklik öneriliyor:

  1. İnovasyonun Demokratikleşmesi:
    Akıllı teknolojilerin kullanıcıları, yalnızca tüketici değil, aynı zamanda aktif birer vatandaş olarak görülmelidir. Bu, bireylerin sistemlerin tasarımına ve karar alma süreçlerine katılımını teşvik ederek teknolojilerin daha adil ve kapsayıcı hale gelmesini sağlayacaktır. Kullanıcı geri bildirimlerinin sistematik bir şekilde toplanması ve bu geri bildirimlerin ürün tasarım süreçlerine entegre edilmesi, inovasyonu demokratikleştirmenin etkili yollarından biri.
  2. Akıllı Teknolojilerin Kamusal Değer Haline Getirilmesi:
    Verilerin özel sektör tekeline bırakılması yerine, kolektif bir kaynak olarak yönetilmesi gerekli. Bu, sadece regülasyonlarla değil, aynı zamanda kamu-özel iş birlikleri ve toplum tabanlı veri yönetişimi mekanizmalarıyla desteklenmeli. Örneğin, şehir planlaması, eğitim veya sağlık gibi alanlarda verilerin kamu yararına kullanılmasını sağlamak için yerel yönetimlerin liderlik ettiği “açık veri” projeleri hayata geçirilebilir.

Toplumun Ortak İyiliği İçin Veri Yönetimi:

Veriler, toplumun ortak iyiliği için yeniden değerlendirilebilir ve bu bağlamda daha eşit bir şekilde dağıtılabilir. Bunun için:

  • Veri Adaleti İlkelerinin Benimsenmesi: Verilere erişim, yalnızca büyük teknoloji şirketleri ve hükümetlerle sınırlı kalmamalı; akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve yerel topluluklar gibi daha geniş paydaşların da bu verilere erişimi sağlanmalıdır.
  • Kapsayıcı Politika ve Regülasyonların Geliştirilmesi: Verilerin etik kullanımı ve veri sahipliğine dair yasal düzenlemeler, bireylerin dijital haklarını koruyarak eşitlikçi bir sistemin temellerini atabilir.

Verilerin bir kamu hizmeti olarak değerlendirilmesi, dijital kapitalizmin bireyleri manipüle eden etkilerini azaltabilir ve daha eşitlikçi bir dijital ekosistem oluşturabilir. Bu yaklaşım, toplumun daha geniş kesimlerine fayda sağlayacak çözümlerin geliştirilmesine olanak tanıyacak ve akıllı teknolojilerin herkes için ortak bir değer haline gelmesini sağlayacaktır.

InstagramFacebookYoutubeSpotifyApple Podcasts

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir