Uzun bir süre başlamak istemiştim ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Sonradan anladım ki herşeyin zamanı varmış. Olmuyorsa bekle çünkü doğru zaman daha gelmemiş. Güneş, ay ve gezegenler seni amacına doğru zamanda ulaştıracak çünkü 🙂
Başladığım dönem benim için kendimi tanıma dönemiydi. Çocukluğumdan itibaren o kadar çok hobim olmuştu ki ve hepsi hobi olarak kalmıştı, uzmanlaşmak bana göre değildi. Çünkü yeni hevesler heyecan yaratıyordu. Eee şimdi ne ile uğraşsam düşüncesi peşimi bırakmıyordu. Bu aynı zamanda dönme dolaba bindiğin zaman “tamam hadi atlıkarıncaya binelim” gibi. Tabi bu aile içerisinde maymun iştahlılık olarak da tanımlanabiliyordu. Resim mi tamam çizdik, fotoğrafçılık tamam çektik, tenis mi topa vuruyoruz sonuç, gitar mı tamam tıngırdıyor (ama burada benim suçum yok kulak yokmuş 🙂 ), halk oyunları, onun da sene sonu gösterisine katıldım bence yeterli, pilates güzel de tam değil, voleybol takımdayız okey, websitesi açıp yeni bir işe mi girsek “organizeyizbiz.net” aktif hale gelemeden katvizitleri çıkartılıp sessizce bırakıldı 🙂
Doğru durağın gelmediğini fark etmem 2016 yılını bulmuştu. Tam kayboldum sanarken aslında doğru yerde olduğumu anladım. Aslında bulmak için acele etmeye gerek yokmuş bulunması, gereken zaman da zaten tam da istediğin yerde oluyormuşsun. Kalbini gökyüzüne açıp aldığın her nefesi vücudundaki her hücreye gönderirken bedeninin farkına varıyormuşsun.
Yoga, hayatın akışı gibi kendin gibi zorlanmadan zorlamadan hırs olmadan kendi limitlerinle farkındalığınla hareket. Bu bendeki yoganın tanımı. Ritmini kendi nefesin oluşturuyor. Gidebildiğin yer senin son noktan çünkü bir sonraki gidişinde farkında olmadan bedenin seni ileri bir noktaya taşıyor. Deneyerek sabırla yılmadan… Vazgeçmeden… Diğer önemli konu ise hep atladığımız, zamanın içinde savrulduğumuz AN’ı yakalayamamak. Bazen çalışma temposunda kendinle başbaşa kalmadığın olmuyor mu? Önemli olan SEN’sin ve unuttuğun kişi yine SEN’sin. Aldığın nefesin farkında olmadığın zamanlar. Aldığın nefesin senin şarj aletin olduğu ama senin farkında bile olmadığın anlar.
Yogada baş üstü durmak, ellerinin üzerinde durmak geriye katlanmak değil aldığın her nefesin kıymetini bilip, inandığın şey ne ise ona teşekkür etmek bana en büyük hazzı veriyor. Hareketleri yapabildiğin, o an orada olabildiğin, sağlıklı olduğun, sahip oldukların, hayatında olanlar ve hayatından çıkan herşeye teşekkür etmek.
O kadar unutmuşum ki bedenimi, nefesimi ve kendimi; hayatta boş bir düzenin içinde yaprak gibi rüzgarda sürükleniyormuşum. Yoga ile aldığım nefesin vücüdümdaki gezinmesini hissetmeye başlamıştım. İlk başlarda gözlerimi kapattığım zaman hocam aklınıza gelen düşünceleri uzaklaştırın ve şu ana odaklanın dediğinde tek düşündüğüm şey sabah atladığım bir işim var mıydı? Yarın acil ne yapmam gerekiyordu hatta o kadar çok işe odaklanabiliyordum ki hocanın dediklerini duymuyordum. Sanırım baya ters anlamıştım olayı 🙂 Bu disiplini kazanmak benim için en zoruydu. Düşüncelerini kontrol etmek. Yoga kalbinin tozunu silip kendini sevmenin en güzel yoluydu benim için.
Zaten kendini seven herkesi sevmez miydi?
Yogini
0 Yorum